Trakya Üniversiteler Birliği (TÜB) 23. Üst Kurul Toplantısı
Bandırma’da yapıldı
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar: “Biz Yükseköğretim Kurulu olarak
sizler için varız. Üniversiteler Yükseköğretim Kurulu için değil
Yükseköğretim Kurulu üniversiteler için var”
“Üniversitelerimizin TÜB ve benzeri mekanizmalarla daha güçlü bir
yükseköğretim için istişarelerde bulunmalarını ve iş birliklerini
geliştirmelerini fevkalade önemli görüyorum”
1 Temmuz 2024 / Bandırma
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, üniversitelerin ülkenin en büyük
beşeri sermayesine sahip olduğunu belirterek, “En nitelikli, en kıymetli,
beşerî sermaye, insan sermayesi toplumsal, sosyal kapital üniversite
içinde. Bizim elimizde şekilleniyor.” dedi.
Erol Özvar, Trakya Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi ve Bandırma Onyedi
Eylül Üniversitesinin birlikteliğiyle oluşturulan Trakya Üniversiteler
Birliğinin (TÜB) 23. Üst Kurul Toplantısı’na katılmak ve çeşitli temaslarda
bulunmak üzere Bandırma’yı ziyaret etti. Özvar’a ziyaretinde Yükseköğretim
Kurulu Yürütme Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Naci Gündoğan, Prof. Dr. Erol
Arcaklıoğlu, Prof. Dr. Hüseyin Karaman eşlik etti.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesinde
Rektör Prof. Dr. İsmail Boz’dan üniversitenin akademik faaliyetlerine
ve çalışmalarına ilişkin bilgi alan Özvar
, üniversitenin Denizcilik Fakültesi ve Tıp Fakültesini gezerek
incelemelerde bulundu.
Rektörlük binasında Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu’yla bir araya gelen
Özvar, kampüste ayrıca uluslararası öğrencilerle de buluşarak sohbet etti.
“Çapa Tıp Fakültesi ile afiliasyon başladı”
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinin morfoloji binasının
eğitim vermeye hazır olduğu bilgisini paylaşarak, “Şu anda Çapa Tıp
Fakültesinde okuyan üniversitemize ait öğrenciler peyderpey üniversitemizin
Tıp Fakültesine ve afiliye olan hastanemizde sağlık eğitimi ve hizmetlerine
iştirak edeceklerdir. Afiliasyon olan bu üniversitemizin artık bundan
sonraki eğitimleri gerek pre-klinik eğitimi, gerek klinik eğitimleri
üniversitemizin bünyesinde yapılmaya devam edecektir. Bu da üniversitemizin
göstermiş olduğu gelişmeleri anlamak açısından fevkalade önemli bir
aşamadır” dedi.
“Yükseköğretim kapasitemiz artarken yükseköğretime talep güçlü şekilde
devam ediyor”
Erol Özvar TÜB 23. Üst Kurul Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada,
yükseköğretim sisteminin 208 üniversite, yaklaşık 185 bin akademisyen ve 4
milyonu aşkın öğrencisiyle güçlü bir kapasiteye sahip olduğuna vurgu yaptı.
Özvar, kapasitenin hızlı arttığının ve yükseköğretime talebin de güçlü
şekilde devam ettiğini belirterek, “2023 yılında 3,5 milyondan fazla
öğrencimiz üniversite sınavlarına başvurmuş ve üniversite kontenjanlarının
doluluk oranı, açık öğretim öğrencileriyle birlikte yüzde 99,8 gibi yüksek
bir seviyede gerçekleşmişti. Bu yıl düzenlenen Yükseköğretim Kurumları
Sınavına ise yaklaşık 3 milyon aday katıldı. Bu yoğun ve güçlü talebe doğru
politikalarla yanıt vermek, önceliklerimiz arasında yer almaktadır.
Devletimizin yükseköğretime yaptığı büyük yatırımlar ve Kurulumuzun
çalışmaları neticesinde üniversitelerimizde bu yıl 1 milyonu aşan bir
kontenjan oluşturulmuştur.”
Yükseköğretim Kurulunun önümüzdeki beş yıllık dönemde belirlediği vizyonu
Özvar, şu şekilde özetledi:
“Kalite odaklı ve akademik performansa dayalı yönetim anlayışını
benimseyen; çeşitliliği teşvik eden, ülkemizin ihtiyaç duyduğu beşerî
sermayeyi artırarak üniversite-sektör iş birliği modellerini destekleyen;
sonuç olarak ulusal, bölgesel ve küresel sorunlara duyarlı, evrensel
düzeyde geleceğe yön veren, yenilikçi ve rekabetçi bir yükseköğretim
sistemi oluşturmak.”
“Akreditasyon alan programların artırılması gerekiyor”
Özvar, YÖKAK tarafından yetkilendirilen 24 ulusal ve 13 uluslararası
kuruluşun akreditasyon çalışmalarını yürüttüğü bilgisini paylaşarak
mevcutta yüzde 16 olan akreditasyon alan programların artırılması
gerektiğini ifade etti.
Özvar, “Kaliteyi odaklama ve akreditasyon süreçlerini teşvik etmek amacıyla
bu yıl yeni lisansüstü programların açılması ve mevcut programların devam
edebilmesi için çeşitli kriterler oluşturduk. Özellikle ‘akreditasyon’ ve
‘nitelikli yayın’ şartlarının getirilmesi, bu kapsamda attığımız önemli
adımlar arasındadır. Bu kararlar, yükseköğretim sistemimizin niteliğini
daha üst seviyelere çıkarma çabalarımızla uyumlu olarak alınmıştır. Ayrıca,
üniversitelerimizde akreditasyon konusundaki farkındalığın artmasına da
önemli bir katkı sağladığımıza inanıyorum.” dedi.
Özvar, Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ) Logosunun bu yıl ilk kez
Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer alacağını
belirterek bu yıl 109 üniversitenin 898 programının TYÇ Logosunu kullanma
hakkına sahip olduğu bilgisini paylaştı.
Yükseköğretim Kurulu olarak önem verdikleri bir diğer konunun da
üniversitelerin sürdürülebilir ve iklim dostu kampüslere sahip olması
gerektiğine dikkat çeken Özvar, “Bu bağlamda, başlatılan Sürdürülebilir ve
İklim Dostu Kampüs uygulaması kapsamında ilk etapta 11 pilot üniversite
belirlenmiş ve bu üniversitelerin enerji verimliliğine öncelik veren, doğa
dostu ve sıfır atık projelerini benimseyen kampüslere sahip olmaları
hedeflenmiştir” dedi.
“Türkiye küresel bir eğitim merkezi haline gelmiştir”
Yükseköğretimde uluslararasılaşmanın Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler
için stratejik hedef olduğuna dikkat çeken Özvar, “Bu hedef Türkiye
Cumhuriyeti’nin 12. Beş Yıllık Kalkınma Planında da yerini almıştır” dedi.
Özvar, Türkiye’de 198 ülkeden 350 bin uluslararası öğrencinin eğitim
gördüğünü belirterek, Türkiye’nin bu rakamla dünyada en fazla uluslararası
öğrenciye sahip 10 ülke arasına girdiğini ve küresel bir eğitim merkezi
haline geldiğini vurguladı. Özvar, “Yükseköğretim Kurulu olarak, Türkiye
Cumhuriyeti’nin bölgesel ve küresel konularda önemli bir aktör olma
hedefini destekleyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bilim diplomasisini,
uluslararası ilişkilerimizi ve iş birliklerimizi güçlendirmek için adımlar
atıyoruz. Uluslararası öğrencilerin Türkiye’ye ve üniversitelerimize olan
ilgisinin artması bu bakımdan çok önemlidir. Zira, öğrenci hareketliliğinin
orta ve uzun vadede ekonomik, kültürel, sosyal ve diplomatik ilişkilerin
gelişmesine somut katkılar sunduğu bilinmektedir.” şeklinde konuştu.