Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar Çankırı’da
Çankırı Karatekin Üniversitesini ziyaret eden Özvar, öğretim elemanları
ve öğrencilerle buluştu, üniversitede bazı açılışlar yaptı,
mezuniyet törenine katıldı
Özvar, “Bugün Çin’den Amerika’ya, Güney Afrika’dan Rusya’ya kadar
ülkelerde üniversiteler daha fazla gence ulaşmaya çalışıyor. Türkiye de
dünyadaki bu gelişmeye tam vaktinde ayak uydurmuş ülkelerin başında
gelmektedir, hatta öncüsü de olduğu söylenebilir. Ben bu gelişmeleri,
üniversitelerin gençler tarafından daha fazla erişilebilir hale
gelmesini fevkalade önemsiyorum.”
27 Mayıs 2023 / Çankırı
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, Çankırı Karatekin Üniversitesini
(ÇAKÜ) ziyaret etti.
Erol Özvar’a ziyaretinde Yükseköğretim Yürütme Kurulu Üyeleri Prof. Dr.
Ömer Açıkgöz, Prof. Dr. Naci Gündoğan, Prof. Dr. Erol Arcaklıoğlu,
Yükseköğretim Kurulu Genel Sekreteri Süleyman Necati Akçeşme ile
Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Cengiz Köseoğlu eşlik
etti.
Özvar, üniversitenin konferans salonunda düzenlenen “Akademisyen
Buluşması”nda yaptığı konuşmada, ÇAKÜ’ye ilk kez gelmekten memnuniyet
duyduğunu dile getirdi.
Fırsat buldukça üniversiteleri ziyaret ederek öğretim elemanları ve
öğrencilerle görüştüğünü ifade eden Özvar, “Bir üniversitenin en büyük
çıktısı mezun ettiği öğrencilerdir. Hiç şüphesiz akademik bir araştırmaya
dönük çıktıları vardır ama iftihar edeceğimiz en büyük çıktısı mezun
ettiği, topluma kazandırdığı, yetiştirdiği aydın bireylerdir, gençlerdir.”
dedi.
Türkiye’de son yıllardaki en önemli gelişmelerden birinin yükseköğretim
alanına yapılan büyük yatırımlar olduğunu söyleyen Özvar, şöyle devam etti:
“Türkiye’de bilhassa 90’lı yılların sonundan itibaren gittikçe hızlanan
yükseköğretim yatırımları sadece Türkiye’de değil dünyada da dikkat çekmeye
başlamıştır. Dünyada 1980’li yılların sonundan itibaren yükseköğretim
kurumlarının toplum içinde işlevlerine dair çok önemli yeni gelişmeler
başladı. Üniversiteler elit, seçkinci bir zümrenin faaliyet gösterdiği,
yahut onlara mahsus birer kurum olmaktan çıkmış toplumun daha geniş
kitlelerine, daha çok sayıda gençlerine hitap eden, bu gençliğin eğitim
öğretimini karşılayan, topluma kazandırmayı bir misyon olarak biçmiş
kurumlar haline gelmiştir.”
Yükseköğretim kurumlarının 1980’li yılların sonundan itibaren tüm dünyada
yaygınlık kazanmaya başladığını gerek ön lisans gerek lisans gerekse lisans
üstünde eğitim veren kurumların sayısının bir hayli arttığını anlatan
Özvar, yarım asır önce toplumun çok az kitlesine hitap eden üniversitelerin
gittikçe daha çok sayıda gence ulaşmayı hedef edindiğini kaydetti.
Özvar, şöyle konuştu:
“Neticede bugün Çin’den Amerika’ya, Güney Afrika’dan Rusya’ya kadar
ülkelerde üniversiteler daha fazla gence ulaşım sağlamaya çalışıyor.
Türkiye de dünyadaki bu gelişmeye tam vaktinde ayak uydurmuş ülkelerin
başında gelmektedir hatta öncüsü de olduğu söylenebilir. Bu açıdan 2000’li
yıllarda dünyada yükseköğretimde meydana gelen bu değişimler ülkemiz
tarafından yakalanmıştır. Ben bu gelişmeleri, üniversitelerin gençler
tarafından daha fazla erişilebilir hale gelmesini fevkalade önemsiyorum.”
“Üniversitelere zaman tanımak lazım”
Türkiye’nin insan sermayesinin niteliğini artırmak amacıyla 2000’li
yıllardan itibaren üniversite sayılarının arttığını ve bugün 208 üniversite
bulunduğunu anlatan Özvar, üniversite sayısının fazla olmasının zaman zaman
kamuoyunda tartışmalara neden olduğunu söyledi. Özvar, şunları kaydetti:
“Bu tartışmalarda ben bardağın dolu tarafından bakıyorum. Üniversitelerin
gelişebilmesi için zamana ihtiyacımız var. Bir üniversitenin üniversite
hüviyeti kazanabilmesi, kökleşebilmesi için bir yarım asra ihtiyacı var.
Üniversitelere Türkiye’de zaman tanımak lazım. Bir anda bir üniversitenin
geleneği, örfü, adeti oturmaz, zamanla oturur. Öğrenciler gelir yetişir,
araştırma görevlileri doktora yapar, doktor olanlar doçent olur, doçent
olanlar profesör olur ve yavaş yavaş bir gelenek, anane meydana gelir.
Bunun için üniversitelere zaman tanımak lazım.”
Öğrencilerin aldıkları puan üzerinden yapılan kalite tartışmasını da
anlamlı bulmadığını ifade eden Özvar, “Eğer kalite tartışılacaksa ancak
üniversitelerin çıktılarıyla tartışılabilir. Üniversite öğrencilerinin net
yaptığı sorular üzerinden bir tartışmanın üniversitenin kalitesi
tartışmalarına pek fayda sağlayacağına inanmıyorum. Öğrenci mezun olduktan
yahut üniversite bir eser meydana getirdikten sonra ancak o eserin kalitesi
tartışılabilir. O açıdan kalite tartışmalarının çıktı odaklı olması
gerektiğine inanıyorum.” şeklinde konuştu.
Müfredatın iyileştirilmesinin, hocaların yabancı dil düzeylerinin ve
öğretim üyesi başına düşen yayınların kalite ve nicelik bakımından
artırılmasının temel gündemlerini oluşturduğunu belirten Özvar, “Ama
öğrencinin ima yoluyla zekası üzerinden bir kalite tartışmasını doğru
bulmam. Bu, ülkemiz açısından makus bir tartışma konusu olmaktadır. Bu
öğrenciler bizim öğrencilerimiz ve öğrencilerimizi en iyi şekilde
yetiştirmek hepimizin üzerine düşen en önemli görevdir.” ifadelerini
kullandı.
Üniversitelerin itibarına kastetmenin kimseye fayda sağlamayacağını
vurgulayan Özvar, “Hiç şüphe yok daha iyi noktalara gelmek için tartışmalar
yapılır ama bunu yaparken kurumların manevi şahsiyetine, marka değerine
zarar vermemek lazım.” şeklinde konuştu.
“En büyük beklentimiz üretkenlik”
Üniversiteleri daha üretken hale getirmek için gerekli tedbirleri
aldıklarını belirten Özvar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üniversitenin daha üretken hale gelmesi bizim varlık mücadelemizin esasını
teşkil ediyor. Bütün üniversitelerin varoluşsal problemi bu üretkenliktir.
En büyük beklentimiz üniversitelerimizden öğretim üyeleri özelinde daha
üretken olabilmek, daha fazla yayın yapabilmek. Yönetimlere düşen vazife de
bu üretkenliğin güvenli ve huzurlu şekilde yapabileceği bir iklimi inşa
etmek. Yönetimin birinci vazifesi bina yapmak değil hocaların daha üretken
olabileceği bir iklimi inşa etmektir. İşte Türkiye’de belki eksik
olanlardan bir tanesi insanların daha üretken olduğu muhitin inşasında
karşılaştığı sorunlardır. Bu çevre inşa edildikçe inanıyorum ki hocalarımız
daha üretken hale gelecektir.”
Yeni kurulan üniversitelerin nasıl bir vizyonu olması gerektiği konusunda
da değerlendirmelerde bulunan Özvar, gerek Cumhuriyet’in ilk yıllarında
gerekse daha sonra kurulan üniversitelerin araştırma üniversitesi veya
uluslararası üniversite olma yolunda ilerlediklerini, son yıllarda da bazı
üniversitelerin bölgesel kalkınmaya yönlendirildiğini anlattı.
“Üniversiteler birbiriyle rekabete girdi”
Son 30-40 yıldır yükseköğretimde sadece Türkiye’de değil bütün dünyada yeni
bir gelişme yaşandığını vurgulayan Özvar, şöyle konuştu:
“Üniversiteler artık birbirleriyle rekabet haline girdi. Sınavda daha
başarılı öğrenci, daha yüksek proje desteği almak için bir rekabet var.
Daha fazla patent çıkarmak için rekabet var, maddi anlamda daha fazla
kazanmak için rekabet var. Bu rekabet yıkıcı olmadığı müddetçe ben
rekabetin kurumlara olumlu katkı sağlayacağına inananlardan biriyim. Biz de
Yükseköğretim Kurulu olarak, ben göreve geldiğimden beri üniversiteler
arasındaki rekabeti daha da artırmak için çaba sarf ediyorum. Rekabet
kaliteyi artıran, kaliteyi getiren bir süreçtir.”
ÇAKÜ’nün 20 bine yakın öğrencisiyle büyüyen ve gelişen bir üniversite
olduğunu söyleyen Özvar, tüm hocaların, fakültelerin, yönetimin
üniversitenin hangi alanda rekabet içinde olacağı konusunda stratejik hedef
ve vizyon belirlemesi gerektiğini belirtti.
Yükseköğretim Kurulunun ihtisaslaşma ve bölgesel kalkınma programları
uyguladığını anlatan Özvar, ÇAKÜ’nün de ihtisas üniversitesi olmak için
başvurmasını isteyerek, “Bunun için bütün ekibin, fakültelerin, bölümlerin
çalışması lazım. Benim sizden ricam üreten gayret eden arkadaşlarınızı
lütfen omuzlarınızda taşıyın. Onların ürünleriyle sevinmek lazım.
Üretiyorlarsa o arkadaşları lütfen takdir edin, pozitif ayrımcılık yapın,
mümkünse şımartın.” diye konuştu.
“Türkiye’de sağlığın teminatı”
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, ÇAKÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve
Diş Sağlığı Merkezinin açılışını yaptı.
Açılışta yaptığı konuşmada tıp, diş hekimliği fakülteleri ve diğer sağlık
birimlerinin Türkiye’de sağlığın teminatı olduğunu vurgulayan Özvar, “Bu
bakımdan üniversitelerimizde gerek tıp fakülteleri gerek diş hekimliği
fakülteleri gerekse diğer sağlık birimlerinin gerekli altyapılarının
sağlanması, kapasite artışının temin edilmesi, gerekli teçhizatının
sağlanması Türkiye’de sağlık eğitimi kadar hizmetinin de artmasına vesile
olacaktır.” dedi.
Özvar, açılışın ardından sağlık merkezinin birimlerini gezdi ve
poliklinikte ilk muayeneyi oldu.
“Diploma size sıfat vermez”
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, daha sonra mezuniyet törenine katılarak
gençlerin heyecanını paylaştı. Özvar törende öğrencilere, “Üniversite
mezuniyeti ister ön lisans ister lisans olsun hiçbir yetkinliği, hiçbir
sıfatı diploma ile size vermez. Keramet diplomada değil. Eğer mesleğinizi
adamakıllı yapar, gayret ederseniz bu mesleğin sıfatını elde edersiniz.
Hiçbir mezuniyet size herhangi bir sıfatı otomatik olarak vermez.
Öğrencilerimize en güzel şekilde mesleklerini icra etmelerini diliyorum.”
diye seslendi.
Başarılı öğrencilere belgelerini veren Özvar, fotoğraf çektirdi, öğrenciler
ve aileleriyle sohbet etti.
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali
Erbaş ile ÇAKÜ’nün kampüsündeki caminin açılışına da katıldı.